BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR

"Birlikten kuvvet doğar." atasözü, ekip çalışmasının özüdür. Birbirine entegre olmuş, iyi anlaşan ve hedefleri olan bir ekibin başaramayacağı iş yoktur. Bu yazımda sizlere takım çalışmasında, bir ahenk içerisinde süren bu düzenden bahsetmek istiyorum.

İnsan türünün hayatta kalabilme çabasının aslında takım çalışmasına dayalı olduğunu görüyoruz. İlkel insanlar, avcılık ve toplayıcılık ile hayatlarını sürdürüp her şeyin bir bilinmez olduğu ve her günün yeni bir keşif olduğu bu dünyada yaşam mücadelesi verirken, yaptıkları bir diğer şey de mağaralara resimler çizmekti. Peki bu kadar çok aklı meşgul edecek şey varken, neden resim yapıyorlardı? Bu sanat mıydı? Yoksa bize ışık tutmak mı istiyorlardı? O resimlerde gördüğümüz insan topluluklarında herkesin bir görevi vardı. Avlanmaya gidenler, mağarada kalıp güvenliği sağlayanlar, ateş yakmak için odun arayanlar, şifacılar, liderler gibi. Herkesin bir düzeni, sorumluluk bilinci vardı.

Bizim kadar hayvanlar da ekip ruhunun büyüsünü bulmuş gibi görünüyor. Yaban kazlarına baktığımızda bunu muazzam bir şekilde görüyoruz. Yaban kazları türlerinin devamı için göç ederler. Bu sırada da takım oyunu oynarlar. Enteresan bir hikayeleri vardır. Yaban kazı tek başına 100 km uçabiliyorken grup halinde 180 km mesafeye kadar uçabildikleri tespit edilmiştir. Bunun sebebi ise birlikte uçarken tempo tutmaları, sürekli liderin değişmesi ve liderin motivasyonunu yüksek tutması için arkadaki kuşların bağırmasıdır. Böylelikle lider daha fazla direniyor ve nefesini uzatmasını sağlıyor. İşte bu kuşların sadece bir sürü olmadığının kanıtı gibi. Aralarında ilişki yönetimi ve hukuk olduğunu görüyoruz. İşte bu bir ekip işi.

1883 yılında Fransız ziraat mühendisi profesörü olan Max Ringelmann'ın halat deneyinde çok çarpıcı bir şey oluyor. Halatı çeken bir kişi 100N ile çekiyorsa 6 kişinin de 600N kuvvet ile çekmesi gerekirken dinamometre öyle göstermiyordu. Bu demek oluyor ki arada birileri yeteri kadar asılmamış. Bu kaybın sebebini araştırmaya başlayan profesör, sosyal kaytarma diye nitelendirdiği bu etkide iki önemli nedeni olduğunu gözlemliyor. İlki motivasyon kaybı, diğeri de donanımsal kayıplar. Bu kayıplar; ihtiyaçlarımız, duygularımız ve yetkinliklerimizle alakalı. Peki ya bu halat deneyinin her toplumda farklı sonuçlandığını söylesem. Bu demek oluyor ki bazı toplumlardaki ekip içinde görev bilinci oldukça iyi öğrenilmiş. Örneğin Japonya'da takım çalışması uygulamaları okullarda eğitim olarak veriliyor. Çocuklar böylelikle yetkinlik kazanıyor, görev ve sorumluluk alıyor. Deneyimleyerek rollerini dolduruyorlar. Günümüzde alt yapılarından dolayı bizden daha yatkın olmasının sebebini endüstriyel gelişimindeki yansımalarından görebiliriz. Yani sistemli bir şekilde işleyen her düzen, toplumda pozitif birliği sağlar.

Güneş sistemindeki tüm gezegenler eşsiz bir şekilde yörüngelerinde uyum içinde dönerken, hassas bir denge ile karşılaşıyoruz. Dış uzaya savrulmalarını koruyan etki çekim gücü ve merkez-kaç kuvvetidir. Güneş bize sadece güzel bir sıcaklıkla aydınlık ileten, kıpkırmızı gaz bulutlarından oluşan derin bir kuyu gibidir. Kaynayan yüzeyinden milyonlarca kilometre öteye fışkıran dev alevler canlılar için öldürücüdür. Ancak Güneş'in bütün zararlı, öldürücü ışınları bize ulaşmadan önce atmosfer ve dünyanın manyetik alanı tarafından süzülür. İşte Dünya'nın yaşanabilir bir gezegen olmasını sağlayan, Güneş Sistemi'ndeki eşsiz düzendir. Bu eşsiz dansın üyeleri adalet, uyum, güzellik ve gerçek içinde sessizce ilişkileri nasıl yeniden yapılandırabileceğimizi düşündürüyor.
Görüyoruz ki insanlar, doğa ve evren bir uyum içinde, takım olarak işbirliği yapıyor. Her tarafta şahit olduğumuz bu eşsiz düzen ve uyum tesadüf değil tabii ki. Gözümüzün önünde her gün baktığımız gökyüzü mesela, dili yok ama sessizce düzeni anlatıyor bizlere. Belki de hepsinin tek amacı birlik ve beraberlik olmadan yaşamanın mümkün olmadığıdır. Bu yüzden beraber olmak doğanın kanunu.